İnsan ve Sanat Bir Duygu Patlaması
Sanat ve kültür… İnsanın özünü yansıtan, duyguları renklendiren bir dünya sanki. Düşünsenize, tarih boyunca insanlar kendilerini ifade etmek, içlerindeki fırtınaları dışa vurmak için hep sanata sarılmışlar. Mağara duvarlarına çizilen resimlerden gökyüzüne yükselen opera ezgilerine kadar… Hepsi insanın derinliklerinden gelen bir arayışın ürküsü değil mi?
Bir tiyatro oyununda perde aralandığında hissettiğimiz o heyecan, bir resim sergisinde tablolara bakarken içimize dolan huzur… Sanat, bizi günlük hayatın sıradanlığından koparıp değişik dünyalara götüren sihrli bir yolculuk misali. Kendimizi kaybettiğimiz, bulduğumuz, sorguladığımız bir yolculuk.
Sanatın Evrensel Dili
Gerçekten de sanatın dili evrensel. Hangi dilden konuşursak konuşalım, hangi kültürden gelirsek gelelim, sanat eserleri hepimize aynı duyguları hissettirebiliyor. Bir müzik parçası dinlerken gözlerimizin dolması, bir heykelin önünde hayranlıkla donup kalmamız… Bunlar insan olmanın, duyguların ortak paydasında buluştuğumuz anlar.
Geçenlerde bir arkadaşım beni bir modern sanat sergisine davet etti. Açıkçası önceleri biraz tereddüt ettim, modern sanatı anlamakta hep zorlanmışımdır. Ama sergiyi gezdikçe, tablolara daha müteyakkız baktıkça, kendimi değişik bir dünyanın içinde buldum. Renkler, şekiller, boşluklar… Her bir küçük ama mühim parçalar beni derinden etkiledi.
Kültür Kimliğimizin İmzası
Kültür ise bir toplumun kimliğini oluşturan, nesilden nesile aktarılan değerler bütünü. Tıpkı bir ağacın kökleri misali, kültür de bizi geçmişimize bağlar, geleceğe yön verir. Geleneklerimiz, inançlarımız, değerlerimiz… Hepsi kültürümüzün bir parçası.
Kültür, eşzamanlı olarak bizi birbirimize bağlayan sağlam bir bağ. Değişik kültürleri tanıdıkça, değişik yaşam tarzlarını öğrendikçe, dünyaya bakış açımız genişliyor, daha hoşgörülü, daha anlayışlı oluyoruz.
Bir seyahatim sırasında küçük bir köyde yerel halkın klasik bir düğün törenine katılmıştım. Törenin her bir ayrıntısı, renkli kıyafetler, neşeli müzikler, insanların sıcaklığı… Unutulmaz bir deneyimdi benim için. Değişik bir kültürü yakından her yönüyle öğrenmek, onların yaşam tarzlarına tanık olmak bana kendimi daha maddi gücü yerinde hissettirdi.
“`